Yeryüzündeki Saklı Cennet MUĞLA

Manzarasına sığınan eşsiz doğal güzellikleri nice antik kentin bütünlediği, “cennetten bir parça” denilince abartı olmayacak bu kenti sen de görüp keşfetmek istiyorsan gezsen Muğla!

Güneşin, mavi ve yeşilin iç içe geçtiği, yüzlerce antik kenti ve ören yeriyle 8 bin yıl öncesi tarihe ışık tutan, turkuaz suları ve keşfedilmeyi bekleyen bakir koylarıyla Ege ve Akdeniz’i birbirine bağlayan Muğla, adeta saklı kalmış bir cennet gibidir. Türkiye’nin en uzun kıyı şeridine sahip ili Muğla, tarihi, kültürel değerleri ve doğal güzellikleriyle her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapmaktadır. Ege Bölgesi’nin güneyinde yer alan şehir, muhteşem denizi ve doğal güzelliklerinin yanında Karia, Likya, Roma, Bizans, Selçuklu, Menteşe Beyliği ve Osmanlı gibi birçok medeniyetine ev sahipliği yapması ile de bilinmektedir.

Antik çağda Karia, Türkler döneminde Menteşe, günümüzde ise Muğla olarak adlandırılan bu şehirden, dünyaca ünlü gezgin Evliya Çelebi ve ünlü tarihçi Herodot’un eserlerinde de bahsedilmektedir. Tarihin babası olarak adlandırılan ve Bodrum’da dünyaya gelen ünlü tarihçi, antik Halikarnasos’lu Herodot ise “Kar”ların Ege adalarından gelerek bu bölgeye yerleştiğini bildirmektedir. Diğer taraftan Osmanlı İmparatorluğu donanmasında amirallik yapmış, Trablusgarp fatihi olarak anılan Türk denizcisi Turgut Reis bu topraklarda dünyaya gelmiş, doğduğu beldeye onun ismi verilmiştir.

Doğal, tarihi ve kültürel güzellikleriyle milyonlarca kişinin uğrak yeri olan Muğla, her biri ayrı cennet olan Bodrum, Fethiye, Marmaris, Köyceğiz, Datça, Milas, Ortaca ilçeleri ve keşfedilmeyi bekleyen yüzlerce koy ile adeta bir nakış gibi işlenmiştir.

Muğla insanı büyüleyen deniz, kum ve güneşinin yanında sunduğu çeşitli olanaklarla zengin bir potansiyelede sahiptir. Su sporları, bisiklet ve doğa yürüyüşü, yamaç paraşütü, yayla turizmi, mağara, sağlık ve kültür turizmi gibi turizm çeşitleri şehirdeki alternatif turizm çeşitliliğini oluşturmaktadır.

gör

Muğla

Ege ve Akdeniz’i buluşturan Muğla, tarihin ve doğanın korunduğu, akvaryum gibi denizin çam ormanları ile iç içe geçtiği, zamanın durduğu yer olarak bilinmektedir.

Ege Bölgesi’nin güneyinde yer alan Muğla, bir taraftan antik dönemden bu zamana kadar korunmuş tarihi ve kültürel değerleri ile diğer taraftan içinizi ısıtan güneşi, pırıl pırıl denizi ve keşfedilmeyi bekleyen koylarıyla ziyaretçilerin gönlünü fethetmektedir.

Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Muğla’da ilk insan yerleşimi, bölgede yer alan mağaralardaki kaya resimlerine göre pre-historik döneme kadar uzanmaktadır.

Muğla’yı ziyaret edenler bir taraftan deniz, kum ve güneşin tadını çıkarırken, diğer taraftan bölgede yer alan yüzlerce müze ve ören yeri ile antik kentleri ziyaret ederek adeta tarihte yolculuğa çıkarlar.

Muğla Kültür Evi

Muğla Kültür Evi en çok sevilen ve ziyaret edilen yerlerden biridir. Tarihi 1800’lü yıllara kadar uzanan ve 1999 yılında kamulaştırılan Kültür Evi’nde hem Türk hem de Rum mimarisini bir arada görmek mümkün.

Muğla Müzesi

Müze, açık avlulu, iki katlı dikdörtgen bir plan üzerine oturmakta olup, Arkeoloji, Etnografya, Gladyatörler ve Doğa Tarih Salonları mevcuttur. Etnografya bölümünde gündelik hayatta kullanılan giyim-kuşam aksesuarları ve kap kacaklar, bunun yanısıra dokuma ve marangozluk meslekleriyle ilgili araç gereçler, Gladyatörler salonunda Stratonikeia antik kentinde ele geçirilen 7 adet Gladyatör Mezar steli, arkeoloji bölümünde 9 milyon yıllık bitki ve hayvan fosili sergilenmektedir.

Yağcılar Hanı

Tarihi 1940’lı yıllara kadar uzanan Yağcılar Hanı kentin  geçmişinde  önemli bir ticaret merkeziydi. Eski zamanlarda yağhanelerden oluşan  ve günümüzde restore edilen hanın avlusunda yer alan çınar ağacının gölgesinde bir de dinlenme alanı bulunmaktadır.  Geziniz sırasında bu çınar ağacının altında bir çay molası vermenizi öneririz.

Saburhane Meydanı

Saburhane Meydanı özgün mimari karakterin coğrafyayla uyumlu şekillendiği, Türk-Rum yada Müslüman-Hristiyan olmak üzere iki farklı kültürün bir arada yaşadığı tipik bir yerleşmedir. Meydan adını bir zamanlar burada yer alan hapishaneden alır. Saburhane Meydanı,  burada bulanan 400’e yakın tescilli ev, 170’e yakın sivil mimarlık örneği yapısı, 100’e yakın sokağı, eski hanları, şadırvanları, arastası, meydanları ve camileriyle örnek bir Kentsel Sit alanıdır. Kimi evlere çıkmaz sokaklardaki avlu kapılarından geçilerek ulaşılır. Açık ya da kapalı ön sofaları, ahşap süslemeleri verandaları, duvara gömülmüş dolap şeklindeki banyoları Muğla evlerinin ve bu bölgedeki evlerin belirgin özelliklerindendir.

Muğla Evleri ve Bacası

Şehrin önemli simgelerinden biri olan geleneksel Muğla evlerinin biçimlenmesinde doğal ve soysa-kültürel çevre faktörleri önemli rol oynamaktadır. Muğla evlerini genel olarak Türk evi ve Rum evi olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Geleneksel Türk evlerindeki haremlik ve selamlık ayrımı Muğla evlerinde yer almamaktadır. Genellikle iki katlı inşa edilen Türk evlerinde bahçeye açılan alana “hayat” adı verilmektedir. Rum evleri ise genellikle iki katlı, taş yapılı sade çizgilere sahip evlerdir. Evlerin alt katı genellikle depo olarak, üst kat ise yaşam alanı olarak planlanmıştır. Ön cephesi cadde ya da sokağa bakan evlerin bir duvar yardımıyla etraftan ayrılmaması tüccarların toplumdaki statüsünü göstermektedir.

Muğla evlerini bölgedeki diğer evlerden ayıran en önemli özelliği bacasıdır. Muğla bacalarının şekillendirilmesinde iklim önemli bir rol oynamaktadır. Bacalar rüzgârı ve yağmuru kesecek biçimde üstü kapatılarak dikdörtgen biçimde şekillendirilmiştir. Taş ustalarının elinde alaturka kiremitlerin bütünlük kazanmasıyla oluşan “Muğla Bacası” kentin sembolü haline gelmiştir.

Tarihi Arasta Çarşısı

Şehri dış dünyaya bağlayan tek unsur, İzmir. Aydın. Çine, Tavas-Denizli güzergâhı iken bu güzergahı kullanan kervan yolu Muğla’dan geçiyordu. Deve kervanları bugünkü Sekibaşı Sokağı’ndan kente girerler ve bu yolu takip ederek merkeze varıp, bugün de kentsel sit alanının ticari merkezi olma niteliğini koruyan bölgesinde Yağcılar Hanı, ve Kocahan’ da konaklarlardı. Kervanlar Saburhane semtinden şehri terk ederek, bugün de mevcut olan “Yılanlı Dağı Yolu” üzerinden Tavas’a ulaşırlar ve oradan da Denizli’ye geçerlerdi. Tarihi kervan yolunun geçtiği güzergâhta bulunan Yağcılar Hanı, İbrahim Hanı, Bacılar Han, Balcıoğlu Hanı, Konakaltı Hanı ve şu anda ayakta olmayan Kocahan’ ın eski yıllarda kentin en hareketli mekânları olduğu bilinmektedir. Arasta’da çeşitli mesleklerin loncaları vardı ve toplu olarak bulundukları yerlere adlarını verirlerdi.

“Demirciler Arastası”, “Bakırcılar Arastası” günümüzde de halen aynı şekilde adlandırılmaktadır. Arastanın kuzeyinde yer alan Tabakhane de kent yapısı içinde önemli bir ticaret merkeziydi. Burada işlenen deriler kervancılardan çok ilgi görürdü. Kervancılar için önemli olan diğer mallar ise el tezgâhlarında dokunan bezler, orman ürünleri (kereste) ve Hamursuz dağından çıkarılan yüksek kaliteli kireçti. Muğla’nın eski kervan yolu güzergâhı üzerinde kuzey-güney, doğu-batı akslarının kesiştiği noktada yer alan geleneksel ticaret merkezi arasta tarihi dokusu sivil mimari özelliklerini yansıtan, ticari yoğunluğa sahip bir bölgedir.

Kelebek Vadisi

Compare listings

Karşılaştırmak